Bir Garip Christian Veli
Bu eve geçeli 6 sene bitti, demek ki 6 senedir tanışıyoruz.. İlk ne zaman tanıştık emin olamasam da, nasıl tanıştığımızı çok iyi hatırlıyorum. Sokağa açılan, iki metre enindeki, perdesiz mutfak pencerem sayesinde. Çünkü o pencerenin önünde yemek için bir şeyler hazırlarken ya da çayımı alıp dalgın dalgın dışarıyı izlerken, gelip geçen, gelip geçerken de selam veren, gülümseyen, hatta el sallayan insanlarla bir şekilde etkileşime geçmek durumunda kalıyorum hep. Doğrusu bu ya, evin de en sevdiğim yeri, bu pencerenin önü...
İşte bu pencere sayesinde tanıştığım onlarca insandan biri de Christian Veli. Elbette şairliğinden, yazarlığından, durup durup meselenin tam göbeğinden vuruşundan, Veli. Yoksa yedi göbek, on kuşak, hakiki Alman, kendisi.
Christian Veli, Garip akımından olmasa da, Garip bir insan.. Fakir anlamında değil onun garipliği, hakikaten tuhaf, değişik, nevi şahsına münhasır bir insan oluşundan...
Christian, günde beş vakit, toplamda iki üç saat dışarıda, "yürüyen" bir adam. Yani klasik yazar; yazmadığı zamanlarda yürüyor, ayaklarıyla düşünüyor, ayaklarından topraklanıyor, sonra oturuyor masasına, birbirinden empresyonist, birbirinden anlaşılmaz kitaplar yazıyor. İlk başlarda edebi Almancamın yetersizliğinden sansam da, bildiğin, algı yetersizliğimden kaynaklanıyor onu anlayamamam. Ama o beni - nedense- çok iyi anlıyor...
Eskiden daha sık yürürdük birlikte, sonra benim varoluşsal ağrılarım girdi aramıza, yürümek iyiydi hoştu da, eve dönmek istemiyordum, sorun oradaydı. O nedenle fazla yürümemeye başladım, ne olur ne olmazdı canım, ya bir gün "5 dakika geç kalıverseydim eve?" - değil mi sevgili Tomris? Christian buna üzülmedi, aksine, bir Golden Retriever neşesiyle bakan insanlardandı o hayata, "tamam" dedi ve günün beş vakti evimin önünden geçerken el sallamakla, işaret diliyle hal hatır sormakla, iki kolunu sonsuzca yana açıp sonra kendi omuzlarına şap diye sarılmakla, beni anladığını ve kabul ettiğini söyledi durdu..
Bense bazı günler, kendi Dünya Ağrıma yenik düştüğüm günler özellikle, dayanamadım onun bu sonsuz olumlu dünya grüşünün altında ezilmeye, taa uzaktan geldiğini görünce pıt diye tezgah altına mı çömelmedim aniden, hop diye mutfağın kör noktasına mı gizlenmedim, sanki bir kavanoz arıyormuş gibi yapıp dolap kapağını açıp içine mi kaçmaya çalışmadım.... Bazen geçti gitti, bazen durdu, el sallaya sallaya dikkatimi çekmeye çalıştı, inat etti. Hep aynı sıcak gülümseme... Hep aynı "gel, kim olursan ol gel.." halleri...
Böyle insanlar var hayatta, bilirsin. Sen onlara ne yaparsan yap, onlar seni nedense, sevmeye devam ederler... Bir de ne kadar yaranmaya çalışırsan çalış, seni bir türlü sevemeyenler vardır ama onlara girmeyeceğim bugün, ve hatta hiçbir gün.
Christian beni seviyor. O kadar cinsellikten, arzudan, tutkudan uzak, o kadar ancak bir Golden Retriever'ın sahibine duyduğu sevgi ayarında bir sevgiyle seviyor ki.... asla anlayamıyorum neden. Belki şeker gibi yuttuğu Prozac'ların da bir etkisi vardır ama o kadar varoluşsal temelde, o kadar ard niyetsiz ve o kadar sonsuz kapsayıcılıkta seviyor ki, hakikaten bazen korkutucu geliyor bana onun bu sevgisi. Dünya üzerinde böyle insanların oluşu gerçeği..
Christian, bazen mani, bazen depresyon. Ama bana karşı hep güleryüzlü, hep mani. Üstelik her koşulda, her talebimde, her sefer... Christian, hep orada. Hep iyi niyetli. Hep güler yüzlü. Hep konuşkan. Hep yürümeyi sever. Hep "sonsuz bir polyanna!".... Hep böyle değilmiş elbette, anlattı da ben ağladım hüngür hüngür. Zor bir çocukluk, zor bir genç yetişkinlik. Tıp mesleğini uzmanlık sınavından iki sene sonra terk. Dünya ağrısı. Depresyon. Birkaç intihar girişimi.. Hayatının sonuna dek ilaç kullanmak zorunda oluşu gerçeğiyle barışık, mutlu, huzurlu. Mevsim geçişlerinde biraz manik.
Dün uzun uzun yürüyüp konuştuk ve ben aslında yürürken parmağımı incittim çaktırmadan, o kadar derindi ki sohbet, acımı bastırdım, önemsemedim. Eve gelince, baktım şişiyor, morarıyor.. Tuhaf geldi bana, entelektüel bir sohbete, hakikaten sulandırılmadan anlaşılmaya, bu tarz dostluklara, parmağımı bile kesseler fark etmeyecek derecede değer veriyor, ihtiyaç duyuyor oluşum... Tuhaf. Biraz da hüzünlü..
Christian iyi ki var. Hayatımdaki diğer Christian'lar da iyi ki varlar. Bundan sonra da bir iki Christian girerse hayatıma, onlar da iyi ki olacaklar.....
Bazen düşünüyorum yalnız, karanlık karanlık... Tüm bu sonsuz olumlu, insancıl, iyi niyetli, kibar Christianlar, bende peki, ne buluyorlar????
12.10.25 - Münih.
Comments
Post a Comment