Posts

Beni yazsana... dedi.

Image
Kadın: "Aslında seninle ilk karşılaştığımız gün karar vermiştim yazmaya. Sonra aradan bir ay geçti ve ben kimden başlayacağımı bilemediğim için, kimseyi yazamadım... Şimdi de, gerçekten iyi bir fikir olup olmadığından eskisi kadar emin değilim" deyince, Adam: "Beni yazsana...." deyiverdi. "İyi de ne yazacağım ki senin hakkında, çok uçuşkansın, iki üç bilgi kırıntısı, güzel bir gülümseme.. Bunlarla dolmaz ki.." dedi Kadın. "E anlatayım o zaman?" dedi Adam ve yaklaşık iki saat, durmadan, duraksız, konuştu.... Ve Kadın dinledi, bir iki soru sordu bazen ama genelde dinledi. Yürüdüler uzun uzun.. Adam İsviçre'de doğmuş, büyümüştü. Kadından küçüktü ve birinci dünya ülkesinde büyüyen her çocuk gibi, büyürken habersizdi birçok şeyden. Pamuklara sarmıştı onu annesi, hayır pamuklara değil, ipek kozasına sarmıştı. Güvenli, sıcak, sakin bir koza içinde saklamıştı. Çünkü İtalyandı annesi, İtalyanlar da Türkler gibi, çocuklarını sıkı sıkı duygusal kundakla...

Sonra bu ve şu ve bunlarla şunlar..

Image
Bloğu, yaşamıma yön veren ya da bana ufacık bir an dokunan karakterlere ayırınca, en büyük sorunun "bir türlü başlayamamak" olabileceği hiç aklıma gelmemişti, çünkü kimden başlasam derdi varmış :) Ben de kolaya kaçtım, önce "O"nu yazdım, şimdi bu yazıyı da diğer blogta yazdığım önceki yazılardan birkaçına ait linklere ayıracağım. Bu sayede önem sırası olmadan, bir tür "kaldığım yerden.." rastgele devam edebilme hakkım doğmuş olacak :)  Cingöz C.! Buyrun, önceki yazılar, buraya yazılmış sayalım: Ömür Hanım:  https://cerenin-gunlugu.blogspot.com/2023/01/omur.html Erdal:  https://cerenin-gunlugu.blogspot.com/2025/01/erdal.html Nihâl Teyze:  https://cerenin-gunlugu.blogspot.com/2021/07/nihal-teyze.html Şişman teyze:  https://cerenin-gunlugu.blogspot.com/2022/05/sisman-teyzenin-ask.html Günter S.:  https://cerenin-gunlugu.blogspot.com/2020/02/elleri.html Ananemin ardından 2 sene:  https://cerenin-gunlugu.blogspot.com/2015/06/sen-beni-biliyor-musun.html Nur...

İlk o..

Image
Buraya ne yazacağımı çok iyi biliyorum: diğer insanları. Ama, şu geçen 11 günde, ilk kimi yazacağımı düşünüp durdum... Rastgele yazmak istiyordum; önem sırası olmadan, ama bir yandan da ilk onu yazmak istiyordum. Karıştım, düğüm olup kaldım.... Düğümü çözmenin tek yolu, ilk onu yazmak.... Hayatımda kimseye çok yaklaşamadım ben. Yakın ve sıcağım, neşeli ve konuşkan, anlayışlı ve duyarlı, gerektiğinde susmayı, omza bir el koymayı başaran. Aslında herkesin yakınlaşmak istediği biriyim.. Ama içten içe, kimseye çok yakın hissetmiyorum. Bir noktada, tırnaklarımı, dişlerimi gösterme ihtiyacı duyuyorum, "fazla yaklaşma...." uyarısı veriyorum. Bu herkes için böyle sanıyordum ama değilmiş.. Bazı insanlar birbirlerine başka türlü bağlanıyorlar, bazı anne-çocuk ilişkilerinde ya da bazı çiftlerde görüyorum bunu. Demek ki olabiliyormuş diyorum, sanırım içimde, en derinlerde bir yerler sızlıyor öyle zamanlarda.. * Onu ilk tanıdığımda kaç yaşındaydım bilmiyorum.  Çok küçüktüm, orası kesin...

Girizgâh

Image
Hayat kocaman bir sahil ve insanlar da bu sahildeki küçük beyaz taşlar.. Yüzlerce, binlerce, milyonlarca.. Her biri hem aynı, hem bambaşka, hem bir bütün, hem biricik.. Sen de onlardan birisin.. Üstelik ancak çevrendeki taşları biliyorsun, sana dokunanları. Diğerlerinden haberin bile yok, bambaşka şeyler sanıyorsun onları, belki de, "ötekiler" sanıyorsun..  Oysa sen de tıpkı onlar gibisin, hem de onlara hiç benzemiyorsun..  Bazen güçlü bir rüzgarla, sakin ama sürekli bir dalgayla ya da afacan bir çocuğun kovasına girip çıkarak, yer değiştiriyorsun. O zaman "hah şimdi ben burada biz oldum" diyorsun.. Bazen sana sürtünen diğer taşlar, senin üzerinde çizikler, yontular, izler bırakıyor ve seni zamanla başka bir sana dönüştürüyor.. Başkalaşıyorsun.. Bazen de uzuuuun zaman, öylece kalıyorsun, kimseye dokunmadan, uzakta ve unutulmuş. Yokum sanıyorsun.. Bir bütünün parçası olduğunu, çevrendekiler için bir dayanak olduğunu ve senin de onlara dayandığını, ne sık unutuyorsun....